Rahmetli Ahmet Güvendi
Köyden ilk ayrılık - Korku ve sevinç
Arap karyesi , Bakırlı köyünden Aşşık Osman ın oğlu Ahmet Güvendi nin 82 yaşında kaleme aldığı yaklaşık 50 sayfadan oluşan kendi yaşantısından bazı kesitleri ve hatıratlarını toparlamaya çalıştım.
Onun ve onun gibilerinin hayat hikayeleri ; bizlere , yoklukların, acıların arasında ki ümitlerini ve azmini katık etmenin ne demek olduğunu ; O yıllar da köyde ki yaşamın , geçimin zorluklarını , İnsanlar arasında ki münasebeti , muhabbeti ve husumeti gözler önüne sermektedir.
31 Mart 1933 Çankırı Şabanözü Arap köyünde dünyaya teşrif ettim.
(1. HATIRAT )
KÖYDEN İLK AYRILIK – KORKU VE SEVİNÇ
1939 yılı yine Arap köyü ilk öğretim okulunda okudum, bir yıl sınıfta kaldım 15 haziran 1945 de diplomamı aldım. Bu yıllarda babam ( Aşşık Osman ) sırtında yorganla izmir e çalışmaya gitmiş, geldiğini hatırlıyorum ama gittiğini hatırlamıyorum.
İzmir den geldi , geldi ama gardaşlarımla sevincimiz gursağımızda kalmıştı . Babam bu sefer de Ankara ya çalışmaya gideceğini söylemişti. Babamı Tüneye eşekle ben bırakacaktım , o an içimi hem korku ve aynı anda buruk bir sevinç kaplamıştı . Korkuyordum çünki ilkokulu yeni bitirmiştim ve daha çocuktum , seviniyordum çünki daha önceden köyden hiç çıkmamıştım yeni yerler görecektim.
Anam o sabah erkenden kalkıp ocaklığı yaktı elektrik yok, gaz yağı yok , mum yok. Ocağın ateşi aydınlığında teknede hamuru yoğurdu bazlama yaptı , babamın kırk yamalı yorganını , çamaşırlarını ve yolda erzak olsun diye bir çul parçasına iki bazlama koyup heybenin gözüne sarıp sarmalamıştı.
Yıl 1945 ne at var ne araba güdük eşşeğin sırtında baba-oğul tutduk Töney in ( Tüney ) yolunu. Uzun bir yolculuktan sonra Töney de ki tren istasyonuna vardık. Babam heybeden anamın çul içine sardığı bazlamaları çıkardı , birinin kulağından koparıp ağzına attı kalanları tekrar bana verip hadi evlat sen doğru köye dedi babamı oradan uğurladım.
Dedim ya ilkokulu yeni bitirmiştim çocuğum ve köyden hiç çıkmamışım ; şimdi ben babama gavuşamadan ayrılmanın hasretine mi yanayım , çocuğum tek başıma eşşekle köye nasıl varacağıma mı ağlıyayım bilemedim.
Aylardan nisan – mayıs ayı olacak ki havalar ısınmaya yinile başlamıştı. Eşşek bi gölgede ben başka bir ağacın gölgesinde beklemeye başladık. Bekliyorum çünki korkuyordum , Hisarcığın altında satılar köyü gıyında muhacirler diye bir çiftlik vardı . Töney e giderken oradaki başı boş çoban köpeklerini görmüştüm. Bir yandan aklıma gelen çoban köpekleri ve bir yandan havanın kararmaya yüz tuması beni iyice korkutmuştu.
Hani derler ya Hızır gibi geldi yetişti, işte sağa sola bakınır iken eşekli orta yaşlı bir adam çıka geldi , selam verdi.
Sordu “ necisin ,kimsin- nerden geliyon , nere gidiyon” diye.
Dedim “ araplıyım babamı yolcu ettim köye dönecem” .
Evlat gel dedi yol ortak beraber gidek ben Mart lıyım deyince rahatladım. Marda hiç gitmemiştim ama adını duymuştum.
Yolda gelirken Deligözü , Ecevit dayımı , uzun hamdi yi , gıçıgüdük eniştemi sordu , onlarla olan ortak hatıralarını anlattı.
Gün batmış ve hava kararmıştı , semada ay yoktu ve göz gözü görmüyordu ama biz o zifiri karanlıkta sanki bir bilmeze doğru ilerliyor amca önde ben arkada eşşek sırtında gidiyorduk . Eşşek geldiği yeri bilir sen görmesende o gideceği yeri bilir deyip Bir müddet sonra muhacirler yaylasına vardık, amcanın kızı veya kızkardeşi o yaylada imiş yol üstü oraya uğradık bol bol ayran içip tekrar yola düştük. Mart köyü kırk pınarı aşıp marda geldik, dedi evlat sen devam et , eşeğe sakın dokunma o seni evin önüne kadar götürür , hakikaten gecenin o zifiri karanlığında eve kadar beni getirmişti….
( Hatıralardan kesitler Devamı Gelecek - Bizi takip etmeye devam ediniz )